Bir zamanlar ordular cephede çarpışırdı.
Şimdi savaşlar, görünmez ekranlarda, sessiz ağlarda yaşanıyor.
Kimin elinde bilgi varsa, güç ondadır.
Çünkü çağ değişti; artık ülkeler bilgileriyle korunur.
İstanbul…
Bu şehir sadece Türkiye’nin kalbi değil,
aynı zamanda devletin belleğidir.
Buradaki her veri su hattı, ulaşım, nüfus, yardım kayıtları
bir belediye arşivinden fazlasıdır.
Bunlar, milletin damarlarında dolaşan kan gibidir.
Ve eğer o bilgi yanlış ellere geçerse,
vücudun düzeni bozulur,
devletin huzuru sarsılır.
Bugün “şeffaflık” kelimesi kulağa hoş geliyor.
Ama unutmayalım;
her şeffaflık güvenlik değildir.
Bazen fazla şeffaf olmak,
bir milletin çıplak kalması demektir.
Devletin işi, sadece bina yapmak, yol açmak değildir.
Devletin işi, bilgiyi korumaktır.
Çünkü bilgi, geleceğin silahıdır.
Bir ülke ordusuyla sınırını,
bilgisiyle kaderini korur.
O yüzden İstanbul gibi bir şehirde,
verilerin kimlerle paylaşıldığı,
hangi sistemlere aktarıldığı,
hangi platformlarda işlendiği konusu
artık sadece belediye değil, devlet meselesidir.
Kimi bu sözleri “abartı” sayabilir,
ama devlet aklı abartı bilmez.
Devlet aklı, tedbir bilir.
Bizim ecdadımız sırrını taşırken onu mühürlerdi.
Bir belgeye değil, bir duaya güvenirdi.
Bugün o mühür dijitaldir,
ama anlamı aynıdır:
“Emaneti koru.”
Eğer bir yönetici elindeki veriyi gelişi güzel paylaşıyorsa,
mesele artık siyaset değil,
devlet terbiyesi meselesidir.
Veri dediğin şey, yalnızca kod değildir;
bir milletin aynasıdır.
O aynayı yanlış ellere bırakırsan,
yüzünü değil, zaafını gösterirsin.
Bugün İstanbul’un verileri,
Türkiye’nin namusu kadar değerlidir.
O veriler, ne bir şirkete,
ne de “iyi niyetli” yabancı bir gözlemciye emanet edilebilir.
Çünkü bu millet sırrını paylaşmaz.
Paylaşırsa, geçmişini de geleceğini de kaybeder.
“Bilgiyi koruyan, ülkesini korur.”
Bu cümle artık bir temenni değil,
geleceğin en büyük devlet ilkesi olmalıdır.
Zira veri savaşları başlamıştır.
Ve İstanbul bu savaşın merkezindedir.
Bu mesele partilerin değil,
Türkiye Cumhuriyeti’nin meselesidir.
Ne pahasına olursa olsun,
bu milletin verisi, bu milletin elinde kalmalıdır.
Bir şehir, hafızasıyla yaşar.
O hafıza milli kalırsa, o şehir ebedi olur.