“Küçük hanımlar, küçük beyler; sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir bahtı açıklarsınız. Memleketi asıl aydınlığa boğacak olan sizsiniz.” – Mustafa Kemal Atatürk
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından çocuklara armağan edilen 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, yalnızca bir bayram değil; aynı zamanda çocukların geleceğini şekillendirme sorumluluğunu da toplumun gündemine taşıyan derin bir mirastır.
Bu özel gün, çocukların sadece sevinçle kutlaması gereken bir bayram değil, aynı zamanda onların sağlıklı bireyler olarak yetişmesi için gerekli olan temel dinamiklerin tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini de hatırlatır.
Çocuk gelişimi; fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal alanlarda bir bütün olarak değerlendirilmesi gereken hassas bir süreçtir. Erken yaşlardan itibaren çocuklara kazandırılan değerler, onların kişiliklerini, dünya görüşlerini ve toplumsal rollerini şekillendirir.
Ancak bu süreç, teknolojinin hızla yaygınlaştığı, dijital kültürün çocukların yaşam alanlarına nüfuz ettiği günümüzde, geleneksel risklerden farklı yeni tehditlerle karşı karşıyadır.
Sosyal medya platformları, çocukların iletişim becerilerini geliştirebilecekleri, bilgiye ulaşabilecekleri alanlar sunarken; kontrolsüz ve erken yaşta maruz kalındığında ciddi zararlar da verebilir.
Araştırmalar gösteriyor ki 10 yaş altındaki çocukların yüzde 60’ından fazlasının sosyal medya platformlarına erişim sağladığını ve ekran başında günde ortalama 3-4 saat geçirdiğini gösteriyor. Bu durum, çocukların:
- Dikkat sürelerinde kısalma,
- Sosyal becerilerde gerileme,
- Uyku düzensizlikleri,
- Kimlik karmaşası,
- Siber zorbalık ve dijital taciz gibi risklerle karşı karşıya kalmasına neden olabiliyor.
Sosyal medya bağımlılığı, çocukların henüz gelişmekte olan psikolojileri üzerinde uzun vadeli travmatik etkiler yaratabilir. Onay alma, beğeni kazanma gibi duygusal ihtiyaçların dijital dünyaya endekslenmesi, çocukları gerçek hayattan koparabilir. Gerçek arkadaşlıkların yerini sanal takipçi sayılarının aldığı bir dünyada, çocuklar yalnızlaşmakta, benlik saygıları sosyal medyadaki etkileşimlerle ölçülmektedir.
Bu noktada, yalnızca ailelere değil; okullara, STK’lara, devlet kurumlarına ve tüm topluma büyük görev düşmektedir:
Dijital Okuryazarlık Eğitimi: Çocuklara erken yaşta interneti ve sosyal medyayı bilinçli kullanma becerileri kazandırılmalıdır.
Alternatif Sosyal Ortamlar: Spor, sanat ve bilim atölyeleri gibi çocukların ilgi alanlarına göre geliştirilecek sosyal ortamlar, dijital bağımlılığın önüne geçebilir.
Ebeveyn Kontrolü ve Rehberliği: Ebeveynler, çocuklarının dijital dünyadaki faaliyetlerini denetlemeli ancak yasaklayıcı değil, yönlendirici bir yaklaşım sergilemelidir.
Dijital Detoks Günleri: Ailecek ekranlardan uzak geçirilen zamanlar, sağlıklı ilişkilerin temelini oluşturabilir.
23 Nisan, çocuklara bırakılan bir egemenlik ve özgürlük mirasıdır. Bu mirasın anlam kazanabilmesi için çocukların zihinsel, fiziksel ve ruhsal anlamda sağlıklı bireyler olarak büyümeleri şarttır.
Sosyal medya, doğru kullanıldığında bir araç; yanlış yönlendirildiğinde ise çocukların gelişimini zedeleyen bir tehditdir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklara olan inancı, bugünün anne-babalarına, öğretmenlerine ve yöneticilerine bir çağrıdır: Çocukları ekranların değil, değerlerin dünyasında büyütelim.
Onlara sosyal medya hesaplarından önce, kendi kimliklerini inşa edebilecekleri sağlıklı bir gelecek sunalım
Kalın Sağlıcakla..