Haftalardır, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti üzerinde oynanmak istenen oyunları yazıyoruz.
Çünkü Türk milliyetçileri olarak Kıbrıs meselesine, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şu uyarısı doğrultusunda bakıyoruz:
“Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için önemlidir.”

Geçmişte, eski KKTC Cumhurbaşkanları Mehmet Ali Talat ve Mustafa Akıncı’nın Türkiye karşıtı söylemlerini ve Kıbrıs’ta federasyon temelli tezlerini nasıl kararlılıkla reddettiysek; bugün de aynı çizgiden gelen, seçim öncesi sık sık federasyoncu söylemlerini dile getiren yeni Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’ı aynı titizlikle takip ediyoruz.

Türk milliyetçiliğinin Lideri Sayın Devlet Bahçeli, KKTC’de gerçekleşen seçim akşamı yaptığı açıklamayla Kıbrıs konusunda ne kadar hassas olduğunu dost-düşman herkese göstermiştir. Bu hassasiyetini de o günden bu yana tavizsiz bir şekilde sürdürmektedir.

İç ve dış odaklar, bu milli hassasiyeti ne kadar çarpıtmaya ve karalamaya çalışsa da, bu tutum bir milli duruştur.
İsrail’in, Rum’un, Yunan’ın KKTC seçim sonuçlarından duyduğu memnuniyeti görmezden gelen — ya da bilerek gizlemeye çalışan — çevreler, MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’yi haksız yere “sandık ve demokrasi düşmanı” gibi göstermeye çalışmaktadır.

Bu odakların medya figüranları da aynı gayeyle devreye girmiştir. Federasyoncu CTP’nin, CHP’nin kardeş partisi olması tesadüf değildir; Türk medyasındaki siparişçi kalemler de bu ilişkiden beslenen sunumlar yapmaya başlamıştır.

Nitekim geçtiğimiz günlerde bu figüranlardan biri, MHP Genel Başkanı Özel Kalem Müdürü Murat Çeliker’e yönelik maksatlı bir paylaşım yapmıştır.
Söz konusu kişi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) yurttaşlık verilmesine dair Bakanlar Kurulu kararına ait belgeyi paylaşarak, şu ifadeleri kullanmıştır:
“Devlet Bahçeli'nin Özel Kalem Müdürü Murat Çeliker, 2021'de KKTC vatandaşlığı almış. Çok sayıda MHP’linin KKTC vatandaşlığı aldığı ifade ediliyor.”

Öyle bir hava estiriliyor ki, sanki bir Türk milliyetçisinin, Türk dünyasının bir parçası olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin vatandaşı olması suçmuş gibi…
Oysa bu topraklar, Türk’ün nefesidir; Kıbrıs, Türk dünyasının kalbidir.

Türk düşmanı Mehmet Ali Talat da bir zamanlar “Lokantalarda vatandaşlık dağıtıldı” diyerek aynı algıyı oluşturmaya kalkışmıştı.
Ancak Kıbrıs Türklüğünün manevi Lideri Rauf Denktaş, o günlerde gereken cevabı en net biçimde vermişti: “Yasalar, yasalara uyan kişilere vatandaşlık verilmesine amirdir. KKTC vatandaşlığı hiçbir zaman hak etmeyen kişilere verilmedi, bu hak düğün davetiyesi gibi dağıtılmadı. KKTC de hiçbir zaman muz cumhuriyeti olmamıştır.”

KKTC konusunda MHP’nin milli duruşu tüm açıklığıyla ortadayken, şimdi kalkıp MHP’nin KKTC vatandaşlığını tartışmak, onun üzerinden algı oluşturmak kime hizmettir?
Yahudiler, hem KKTC’de hem de Rum kesiminde arsalar satın alırken buna tek kelime etmeyenlerin, Türk milliyetçilerinin KKTC vatandaşı olmasını mesele hâline getirmesi ve yasadışı gibi bir durum gibi sunması neyin tezahürüdür?
Gerçekten rahatsız oldukları şey, Türk milliyetçilerinin Kıbrıs’taki varlığı mıdır, yoksa Türk dünyasının kenetlenmesidir?

KKTC’de “İşgalci Türkiye, Kıbrıs’tan defol!” diyenlerin çoğalmasını mı istiyoruz; yoksa “Ben Türk’üm. Köklerim Karakoyunlu’ya uzanır. Hem Türkiye Cumhuriyeti hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşı olmak benim için onurdur. Türk dünyasının bir ferdi olarak gururluyum. Bizi ayırmak isteyenlere inat; biz biriz, kardeşiz, aynı davanın yolcularıyız. Türk’üm, Turancıyım. Ne mutlu Türk’üm diyene!” diyebilen, milli şuuru yüksek Sayın Murat Çeliker gibi Türk milliyetçileri mi?

KKTC, Türk milliyetçileri sayesinde kıyamete kadar Türk kalacaktır. KKTC üzerindeki her oyun bozulmaya mahkûmdur.