Seveni, anlayanı, dua edeni ve izini takip edeni çoğaldığı gibi; düşmanı, bir rahmet duası okunduğunda cinnet geçireni ve onu farklı tanıtmaya çalışanı da hiçbir dönemde azalmıyor. Kimi din maskesi takarak, kimi etnik maske takınarak düşmanlık sergiliyor. Kimi de onun kurduğu Cumhuriyeti beğenmiyor; genetiği bozulmuş bir “İkinci Cumhuriyet” peşinde koşuyor. Onun önderliğinde bağımsızlığa kavuşmuş bu topraklarda, onun adını unutturmaya çalışıyorlar. Onun sağlığında başlattıkları düşmanlıkları, aramızdan ayrıldığı 87 yıl boyunca da sürdürdüler. Bu konuda hâlâ azimliler; hâlâ enerji depolamış haldeler.

Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayıp Atatürk düşmanlığı yapan biri varsa, ya soyunda bir kuyruk acısı ya da bir kan bozukluğu vardır. Savaş meydanlarında komutanlık ederek Gazi olmuş bir devlet adamı sana düşmanlardan arındırılmış, bağımsız bir devlet kuracak ama sen düşman olacaksın… Bunun kansızlık ve soysuzluk dışında bir tanımı olabilir mi?

Türkiye’de kutuplaşma yaratmaya, kurucu değerlerin arasına fitne ekmeye çalışan; yabancı istihbaratlara çalışan veya onların figüranlığını yapan biri değilsen, Atatürk düşmanlığı yapman mümkün mü?

Atatürk elbette eleştirilmez değil; peki, eleştiren olarak sen kimsin?
Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş ve Türk milletine emanet etmiş birine karşı “Şu şöyle olabilir, bu böyle olabilir.” cümlelerini kurabilecek hangi kapasitede ve karakterdesin? Kaldı ki sen samimi bir arayışta değil, ecnebi tohumu gibi davranan bir sinsilik içindesin.

Tipine bakınca insanın kusası geliyor. Kalkmışsın, Atatürk’e hakaret ediyor, iftira atıyorsun. Onun adının geçtiği yerde ağzından salyalar saçarak nefret ve kin kusuyorsun. Atatürk’e hakaret edince, iftira atınca imtiyaz sahibi mi oluyorsun? Sadece aşağılık oluyorsun. Sizin gibilerin hepsi tarihte silinip gidecek; ama o—annesine, babasına kadar iftira attığınız Atatürk—kıyamete kadar eserleriyle, emanetleriyle ve adıyla yaşayacaktır.

Bir de Atatürk’ün adını ağzından düşürmeyen “Çok seviyordum, öldürdüm” modelleri var. Onlar da en az Atatürk düşmanları kadar, Atatürk’ün miraslarına zarar vermeye çalışmaktadır. Atatürk’ü olduğundan farklı gösteren yahut sadece işlerine geldiği gibi anlatan bu zihniyet; halktan kopuk, milletin millî ve manevî değerlerinden uzak, bağımsızlık şuuru nedir bilmeyen ve emperyalizme şirinlik yapan, ama sadece “Vur patlasın, çal oynasın” hayat tarzı yaşayan bir güruhtur.

Zaten Türkiye’deki kutuplaşma; Atatürk düşmanları ile “Atatürk’ü seviyoruz” rolü oynayanlar sayesinde oluşmaktadır. Aslında her ikisinin hizmet ettiği yer aynıdır. Ancak hedeflerine ulaşamayacaklar, hizmet ettikleri çevreleri asla mutlu edemeyeceklerdir.

Atatürk’ün hayatı, mücadelesi ve bıraktığı miras; her Türk evladının, Türk milletinin varlığını koruması ve geleceğini sürdürmesi adına yol gösterici bir ışıktır. O ışık asla sönmeyecektir. Bu yüce millet, 87 yıldır bunu ispatlamıştır. Anıtkabir’e giden milyonlarca Türk evladı bunun en güçlü delilidir.

Türklüğün sönmeyen ışığı Mustafa Kemal Atatürk’ü, aramızdan ayrılışının 87. yıldönümünde rahmet ve minnetle anıyoruz.
Türk milletinin bayrağını indirmeyen, ezanını dindirmeyen, bağımsızlığını tescilleyen birine rahmet ve minnet duymayanda kansızlık ve soysuzluk etiketiyle kahrolsun!