Sol kusmuk mutlu okyanus oldu

Geçtiğimiz hafta, Bulgaristan gümrüğünde Türkiye’ye sokulmak üzere diplomatik plakalı bir cipte 205 kilo kokain ele geçirildi. Olayla ilgili olarak Bulgaristan, Belçika ve Demokratik Kongo uyruklu üç kişi, Bulgar polisi tarafından gözaltına alındı.

Medyada bu haberin en çok öne çıkarılan ve aynı zamanda bir tür “kumpas” olarak değerlendirilen yönü ise, valizlerden çıkan uyuşturucu paketlerinden birinin üzerinde üç hilal ambleminin bulunmasıydı.

Peki, uyuşturucu paketinin üzerine neden üç hilal konuldu?
Bu yüklü miktardaki kokainin Türkiye’deki olası bağlantısı nedir?
Tüm bu sorular hâlâ yanıtsız; ortada ciddi bir muamma var.

Ben de bu gelişme üzerinden, MHP’ye ve Ülkücü Harekete saldırmak için adeta fırsat kollayan, özellikle sol tandanslı medyaya yönelik olarak kaleme aldığım “Sol kusmukları üç hilali kirletemez” başlıklı yazımda, somut gerçeklere dayalı bir yanıt verdim.

Sol medyanın benzer olaylarda nasıl bir çifte standart sergilediğini örnekleriyle tek tek ortaya koydum. Ancak söz konusu MHP ve Ülkücü Hareket olduğunda, genelleme takıntısına kapılanlar, kendi ideolojik mahallelerine geldiğinde tüm duyu organlarını adeta yitiriyor.

Bu meseleleri değerlendirirken, etik çerçevenin dışına çıkmadan şu ilkeyi açıkça vurguladım:

“Her siyasi parti ya da ideolojik yapının içinde ahlaksızlar, iş takipçileri, rüşvetçiler veya sıfat ve kimliğini istismar edenler çıkabilir. Ancak bu, o partinin programı ya da tüzüğüyle eş tutulamaz. Bu tür fiiller, kişinin kendi ahlaksızlığı ve bireysel suçudur.”

Bu çerçevede örneklerden birisi olarak da şunu göstermiştim:

“Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde (ABB) görev yapan ve Mansur Yavaş’la fotoğrafı bulunan bir şef, resmi araçla Ankara’dan İstanbul’a uyuşturucu taşırken yakalanmadı mı?”

Bu kişi ABB çalışanı olduğu, resmi araç kullandığı ve Mansur Yavaş’la bir fotoğrafı bulunduğu için, “Uyuşturucuyu Ankara’dan İstanbul’a gönderen kişi Mansur Yavaş’tır” demek; ne kadar ahlaki ya da hukuki olur?

MHP’nin, sıfat istismarı yapan ve ahlaksızlıklara bulaşanlara karşı gösterdiği hassasiyeti ise şöyle ifade ettim:

“MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin, üç hilal sembolünü istismar edenlere karşı yıllardır sergilediği ilkeli duruş ortadayken, sol medyanın bu olay üzerinden genelleme yapması, kara propaganda saplantılı, takıntılı ve hastalıklı ideolojilerinin bir kusmuğudur.”

Sayın Bahçeli, MHP içinde yolsuzluğa, rüşvete veya kirli ilişkilere bulaşan kişiler olduğunda, olayın hukuki yönü netleştiği anda ya ihraç sürecini işletiyor ya da “aklan, öyle gel” diyerek partisiyle ilişiğini kesiyor. Koray Aydın ve Aytaç Durak bu konuda popüler olmuş örneklerdir. Elbette bu konudaki örnekleri çoğaltabiliriz.

Bu tutum, kaliteli siyaset adına örnek gösterilmesi gereken bir duruş değil midir?
Hem ahlaki hem de hukuki anlamda kararlı ve ilkeli bir çizgidir bu.

Ben tüm bu hassasiyeti gözeterek, ifadelerimi ölçülü, etik ve ilkeli bir dille kaleme aldım.
Yazımda tek bir kişiyi dahi suçtan aklanmadan aklamadım, tek bir ahlaksızlığı savunmadım.
Tam tersine, çifte standart sergileyenlere tepkimi gösterdim.

Fakat yine de, özellikle bazı sol medya organları ve yazarları, beni “kokaincileri savunan” bir yazar gibi göstermeye kalkıştı. Ne alakaysa?

Bu hadsizlik ve terbiyesizlik örneklerinden biri de Korkusuz gazetesi yazarı Mustafa Mutlu tarafından sergilendi. Sol’un takıntılı, saplantılı isimlerinden Mustafa Mutlu, şahsımı hedef alarak köşesinde şu ifadeleri kullandı:

“MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Başdanışmanı Yıldıray Çiçek, olayı değil de bu haberi yayınlayan gazeteleri hedefe koymuş... Sonra, ‘Kumpas’ demiş!”

Ve ardından şu alaycı ifadeyle devam etmiş:

“He ya, kesin öyledir... Ne yalan söyleyeyim; bu rezil suçları işleyenlere kızıyorum da... ‘Kurumsal itibar’ maskesiyle bir şekilde onları koruyanlara daha fazla kızıyorum…”

Şimdi soruyorum:
Eroin paketinin üzerine üç hilal amblemi koymak, bunu kim yaparsa yapsın, doğrudan bir provokasyon ve kumpas girişimi değil midir?

Türk ve İslam kültüründe hilal sembolü kutsal kabul edilirken, uyuşturucu paketlerinin üzerine bu sembolü yerleştirmek; hem sembolün temsil ettiği değerleri hem de o değerlerin arkasındaki milyonlarca insanı hedef almak anlamına gelir.

Bu kumpasa dikkat çekmek mi sizi rahatsız ediyor, Mustafa Mutlu?

Pekâlâ, şöyle düşünelim:
Birileri, ülkeden ülkeye uyuşturucu taşıdığı paketlerin üzerine sizin fotoğrafınızı yapıştırsa, biz de buna dayanarak size “Mustafa Mutlu uyuşturucu ticareti yapıyor” desek, bu durum ne kadar ahlaki ve hukuki olurdu?

Siz de muhtemelen şöyle itiraz ederdiniz:

“Bu bir kumpas, benimle ilgisi ne? Bunu kim yaptıysa onu bulun!”

İşte ben de size, sizin yönteminizle cevap vereyim:

“He ya, kesin öyledir...”

Ama konu MHP olunca işin rengi değişiyor, değil mi Mustafa Mutlu?

Bulgaristan, Belçika ve Demokratik Kongo uyruklu üç şahıs bu olayın şüphelileri olarak gözaltına alınmışken, neye dayanarak bu işin MHP ile bağlantısı olduğunu ima ediyorsunuz?

Varsa elinizde kesinleşmiş, MHP ile resmi bir bağ açıklayın.
Yoksa, üç hilalli bir paket gördüğünüzde “işte MHP” demek, çapsız bir gazetecilik faaliyeti olmaktan öteye geçemez.

Sizin mahallenizin sanatçılarından biri, bir eserinde senin gibi Mustafa’lara şöyle sesleniyordu:

“Çek Mustafa çek
Çek çek rakı çek
Senin ömrün hep böyle ahkâm kesmekle mi geçecek?”

Ben yazımda olayları örtmeye değil, aksine, çifte standardı ifşa etmeye çalıştım.
Eğer bir kurumda, bir yapıda, bir siyasi partide; rüşvetçi, iş takipçisi, yolsuzluk yapan, uyuşturucu ve fuhuş ticaretine bulaşan kim varsa hepsinin Allah belasını versin.

Suç işleyen biri varsa, önce delili ortaya konur, hukuki süreç işler. Aksi takdirde, “kişisel ahlaksızlıkları” alıp bir camiayı karalamak; habercilik değil, ideolojik kin gazeteciliği olur.
Senin yaptığın gazetecilik, tam olarak böyle bir gazeteciliktir.

Uyuşturucu paketinin üzerine konulan üç hilal üzerinden bir partiyi “uyuşturucu partisi” gibi göstermek; mesleki ahlaka da, toplumsal vicdana da, hukuka da aykırıdır.

‘Sol kusmukları üç hilali kirletemez’ başlıklı yazımızın ardından utanıp susmaları gerekenler, hâlâ aynı pervasızlıkla ve ideolojik kinle saldırılarını sürdürüyor. Soldaki saplantı ve takıntıların herhangi bir tedavisi de mümkün değildir. Çünkü bu zihniyetin temelini doğrudan zihinsel ve ruhsal bir çürüme ile kokuşma oluşturmaktadır.