İddialara göre, Dilek İmamoğlu’nun basın danışmanı Şefika Sibel Yıldızbaş’ın İstanbul Enerji A.Ş’den aylık 236 bin TL maaş aldığı, buna 104 bin TL özel görev tazminatının eklendiği ve toplamda 340 bin TL’ye ulaşan bir ödeme aldığı öne sürüldü. Bu rakamların kamuoyuna yansımasının ardından “aynı kurumdan çıkan iki farklı tablo” tartışması başladı.
Bir yanda yüksek tutarlı ödemeler konuşulurken, diğer yanda İstanbul Enerji A.Ş çalışanları alacaklarını soruyor.
Bu Paralar Nereden Çıktı?
Şirket bünyesinde görev yapan çalışanlar, maaşlarını zamanında alamadıklarını, zam farklarının yatırılmadığını ve mesai ücretlerinin ödenmediğini dile getiriyor. Çalışanlar, artan kira ve gıda fiyatları karşısında geçinemez hale geldiklerini söylerken, ortaya atılan bu rakamlar öfkeyi daha da büyüttü. İstanbul Enerji A.Ş çalışanları soruyor; Para yoksa bu paralar nereden çıktı?
Sokakta konuşulan soru artık tek bir noktada toplanıyor:
İBB'de halkın parası, halktan mı esirgeniyor?
İstanbul Enerji A.Ş çalışanları temel haklarını alamazken, yüksek tutarlı maaş ve tazminat iddialarının gündeme gelmesi, “emeğin hakkı” söylemleriyle birlikte yeniden tartışmaya açıldı.
ibb daha önce de 'Bekleyin' demişti
2024 yılında düzenlenen bir protestoda, İstanbul Enerji A.Ş çalışanları İBB’nin Saraçhane binası önünde toplanmış, “haklıyız, kazanacağız” sloganları atmıştı. Polis ekipleri çevrede geniş güvenlik önlemleri alırken, belediye binasına girmeye çalışan bazı işçilere polis ve zabıta ekipleri müdahale etmişti. Yaşanan gerginliğin ardından taraflar sakinleşmiş, işçiler belediye binasının karşısındaki Saraçhane Parkı’nda oturma eylemine geçmişti.
Bu protesto, işçilerin ilk çıkışı olmadı. Enerji A.Ş çalışanları daha önce de defalarca seslerini duyurmaya çalıştıklarını, ancak taleplerinin sürekli ertelendiğini dile getirdi.
şehrin Işığı Yandı ama İşçinin Umudu Söndü!
Protesto sırasında işçiler adına konuşan Süleyman Keskin, İBB yönetiminin aylardır kendilerini oyaladığını söylemişti. İstanbul Enerji A.Ş’nin İBB’ye bağlı üç noktada faaliyet yürüttüğünü hatırlatan Keskin, kamuoyunun sıkça duyduğu sloganı tersyüz eden şu ifadeleri kullanmıştı:
"Hepinizin seçimlerden dolayı metrolarda, toplu taşımalarda görmüş olduğunuz 'Kendi enerjimizi kendimiz üretiyoruz' diyerek propagandasını yapan şirketin enerjisini üreten işçileriyiz. Akşamları metrobüslerde, metrolarda, otogarlarda, parklarda, aydınlık bir havada, ışığın altında yürüyebiliyorsak, o elektriği, o enerjiyi ulaştıran enerji işçileriyiz biz."
adaletsizlik yıllardır sürüyor!
Keskin, yıllardır süren bekleyişi şu sözlerle anlatmıştı:
“İki yıldır bizden çalınanları, hakkımız olanları istemek için geldik. İki buçuk ay boyunca burada yetkililere dil döktük. İşçi arkadaşlarımız geldi, anlattılar. Tüm yetkililerin, bize verdikleri tek bir cevap var, 'Haklısınız, bekleyin ilerde düzelteceğiz'. Yıllardır bekliyoruz. Sorunun çözüme kavuşması için işçi arkadaşlarımızla beraber dil döküyoruz. Oyalamak dışında hiçbir adım atmayanlar, bugün de yüzlerce enerji işçisinin taleplerini görmezden gelmeye çalışıyorlar. Tek bir isteğimiz var, bizden çaldıklarınızı geri verin.”
Emeğin Karşılığı Bu mu?
Tartışmaların büyümesiyle birlikte gözler İstanbul Büyükşehir Belediyesi yönetimine çevrildi. Ekrem İmamoğlu’nun sık sık dile getirdiği “adalet”, “şeffaflık” ve “emek” vurguları bu tabloyla birlikte daha yüksek sesle sorgulanmaya başladı.
İstanbul Enerji AŞ’de yaşananlar, yalnızca bir maaş tartışması olarak görülmüyor. Konu, kamu kaynaklarının kim için ve nasıl kullanıldığı sorusuna kadar uzanmış durumda. Açıklama gelmedikçe bu dosyanın kapanmayacağı, tepkilerin daha da sertleşeceği konuşuluyor.




